Başkaları ile kıyaslamayın

 

Gençlerimiz, çocuklarımız sadece anlaşılmak ve sevilmek istiyor diye Aile Danışmanı Sosyolog Semra Binay, “Çocuğun kendine güvenini ve motivasyonunu olumsuz etkileyen en etkin davranışlar arasında, kendisinin sınıf arkadaşları veya başka çocuklarla kıyaslanmasıdır. Çocuklar başkaları ile kıyaslandıkça, ailelerine karşı daha agresif ve saldırgan olurlar. Çünkü bu çocuklar, ailelerini hiç memnun edemeyeceklerini düşünürler. Yaşadıkları hayal kırıklıkları kendi kapasitelerini engeller, hayat boyu ailelerini memnun etmeye çalışır ve etraflarını kontrol ederek yoğun bir kaygı yaşarlar. Çocuğun kapasitesinin üstünde beklentilere sahip olmak ve yüksek hedeflere ulaşamadığını görmek, karne döneminde hem aileler hem de çocuklar için baskı ve kaygı yaratır. Gençlerin neden umutsuzluğa kapıldığı ile ilgilenmeyip, toplum olarak kendimizle yüzleşmektense, hep birilerini suçlayarak sorumluluktan kaçınır olduk. Her kes yargıç edasıyla birbirini suçluyor. Konulara umutsuz gençler tarafından hala bakılmıyor, hala seslerini duyuramıyorlar.. Ne olacak okulda karnesi zayıf gelen ailesinin göz ardı ettiği, ailesinden korkar hale gelen çocuklarımız intiharın eşiğine gelecek.” dedi

 

 

Empati kurun ve çocuğunuzu anlamaya çalışın

 

Hiç bir çocuk kişilik bozukluğu ile doğmaz diyen Binay, “Her çocuk saf ve  masum doğar. Bir çocuk baskıyla, şiddetle, aşağılanarak, kıyaslanarak huzursuz bir ailede büyürse eğer, kişiliğinde derin yaralar açılır. Koşulsuz severek, herşeyiyle kabul görüp sevildiğini bilen çocuklar ilerde saglıklı ve başarılı bireyler olur. Çocuğunda problemli davranışlar gözlemliyorsan, evliliğini ve anne-babalığını bir kez daha gözden geçirmelisin. Anne-babalar çocuklarınızı istemedikleri bölümleri okumaya zorluyorsunuz. Haliyle okulda başarısız oluyorlar. Korkutuyor veya sevginizi çekiyorsunuz. Çocuklar mengeneye sıkışmış hissediyor. Her çocuğun zeka rengi, yeteneği farklıdır. Kendi çocuğunu komşunun oğluyla, akrabanın kızıyla kıyaslamayı bırakmalı aileler. Çocuğunu koşulsuzca sevmeyeceksen, dünyaya getirmemeliler. Aileler Kendi çocukluğundaki yaraları, güçsüz yanlarını iyileştirmek için çocuk yapmamalı. Kendi  okuyamadığın okulu okusun diye çocuk yapmamalılar. İlerde sana baksın diye çocuk yapmamalılar. Körpecik gençlerimize, geleceğimize umut olalım.

Ebeveynler çocuklarınızı hiç bir yapıya emanet etmeyin. Senin ideolojinde yetişsin diye baskı kurma , mesleğini sen belirleme.. Çocuklarınız size ait nesneler değil. Onların sizden ayrı birey oldugunu  kabul etmek zorundasınız. Daha iyi evlat, daha başarılı evlat olsun kaygısıyla çocuğunuzun potansiyelini zorlamamalısınız. Gözlemleyin mutlu değil mi ? Sorup, sohbet edin. Keza öğretmenler de öğrencileriyle daha keyifli iletişimler kurup gözlemlemeli. Korkarak acaba bana bir şey dermi bana kızacak korkusuyla yetişen çocuklar hayatına son verebiliyor. Bu sebeple koşulsuzca sonsuz sevmeyi bilmeli ve göstermeliyız.” dedi